11 Haziran 2010

Julie & Julia


İlk duyduğumdan beri izlemeyi çok istediğim, ilk fırsatta izlediğim, izlerken bazen kahkaha ile güldüğüm bazen hüzünlendiğim, izledikten sonra içimin sımsıcacık olduğu ve iyi ki izledim dediğim bir filmdi. Film bitince ilk şoku atlattıktan hemen sonra internetten kitabı araştırdım. Buldum tabi, ama amerikadan.. Türkiye'de var mı bilmiyorum, varsada ingilizcedir zaten.. Velhasıl bana o uzuuun cümleyi kurduran bu filmi çok sevdim ;) Bu kadar yazıdan sonra tavsiye ederim dememe gerek yoktur herhalde...

07 Haziran 2010

Piliç Topkapı ve Semizotu Salatası


Adını duyduğum ama daha önce hiç yemediğim bir yemekti piliç topkapı. Yapılışının oldukça zor olduğunu zannetmişimdir hep. Fakat düşündüğümden de kolay ve leziz olduğunu söyleyebilirim artık. Hazırlaması 15 dakika, pişmesi 15 dakika! Son derece gösterişli, süper leziz ve kolay bir yemek olarak geçti mutfakta lezzet var arşivine ;)

Malzemeler
  • 4 adet kalçalı but (4 kişi için)
  • 1 yemek kaşığı kuş üzümü
  • 1 yemek kaşığı çam fıstığı
  • 1 su bardağı pirinç
  • 1 su bardağı su
  • mayonez
  • karabiber
  • tuz

Yapılışı

Öncelikle çam fıstığını pembeleşinceye kadar kavuruyoruz. Sonra önceden ıslayıp yıkadığımız pirinci ve üzümüde ekleyip bir miktar daha kavuruyoruz. Tuzunu ayarlayıp suyunu ekliyoruz. Butları alırken kemiklerini ve derisini çıkartıp, iyice dövdürün (incecik olmalı). Dövülen tavukları iyice yıkayıp tuzluyoruz. Orta boy bir kasenin içine kenarları sarkacak şekilde yerleştirip içini pilavla doldurup tekrar kenarlarını kapatıyoruz. Bu şekilde hazırladığımız kaseleri tepsiye ters çeviriyoruz. Üzerlerine bir miktar mayonez sürüp 200 derece fırında üzerleri kızarana kadar yaklaşık 15 dakika pişiriyoruz.


Afiyet Olsun...

04 Haziran 2010

Annespirin



Anneler... Yaradan’ın, cenneti ayaklarının altına serdiği o güzel insanlar... Onlar, en iyi okullarda okumamızı, en güzel şekilde yetişmemizi, ahlaklı, dürüst, beyefendi, hanımefendi olmamızı, iyi arkadaşlıklar kurmamızı; kısacası her şeyin en iyisine sahip olmamızı isterler. Mutlu bir yuva kurmamız, onların en büyük hayalidir. Ayağımıza diken batar, acısını onlar hisseder. Hayattaki her imtihanımızda elinde tespih, ağzında dua, kale gibi arkamızda dururlar. Aslan payı onların olduğu hâlde sessizce bir köşede bizim başarılarımıza sevinirler. En içten alkışı da onlardan alırız.

İster okumuş, ister hiç okula gitmemiş; ister fakir, ister varlıklı olsun bütün anneler kendi bildiğince, gücü yettiği ve aklı erdiğince evladının en iyi şartlarda, en güzel şekilde yetişmesini ister. Öyle ki çocuğunun, kendi sahip olduğu imkânların çok üstünde bir hayat yaşaması için her şeylerini; hatta hayatlarını bile ortaya koyarlar.

Bu nasıl bir şefkattir ki -hikâye bile olsa- sevdiği kıza mendil içinde annesinin yüreğini götürürken ayağı taşa takılıp düşen gence, annesinin kalbi “Canım yavrum, bir yerin acıdı mı?” diye seslenir. “Ağlarsa anam ağlar, gerisi yalan ağlar” diye duyardık şarkılarda; ama bunu tam olarak anlayamazdık.

Anne... 

Yavrusunun hayatı söz konusu olunca kendininkinden vazgeçen fedakâr insanlar.

Bir belgeseldeydi; anne ceylan, yavrusunu korumak için koskoca aslana kafa tutuyordu. Hem de yem olacağını bile bile... Anne olmayanın anlayamayacağı, “önce can, sonra canan” ezberini bozan bir durum bu, çünkü başka türlü izahı mümkün değil.

Hata yaparız, o hatadan dönmemizi sabırla beklerler. Zaman içinde hayatımıza iyi ya da kötü bir sürü insan girer; bu yüzden çok üzüldüğümüz, yıprandığımız olur. Tehlikeyi önceden hissetme gibi bir farklılıkları olmasına ve bizim de bunu bilmemize rağmen çoğunlukla burnumuzun dikine gideriz. Zaman onu haklı çıkarır; ama o, bunu hiç gurur yapmaz. Kapısı ve gönlü her zaman açık olan yegâne sevgilidir o.

Hiçbir yan tesiri bulunmayan, tamamen doğal ve âdeta hayat iksiri olan, her derde deva, kullanma yaşına bakmaksızın istediğiniz dozda alabileceğiniz tek ilaç ve her an ihtiyaç duyulacak muhteşem bir gıda. Oynarken düşerdik, bir yerimiz acırdı. Annemiz öpüverirdi orayı, hemen ağrısı geçerdi. Var mıdır acaba yeryüzünde böylesine tesirli başka bir ilaç?

Bugün ve her zaman ona sıkıca sarılın. Başınızı omzuna koyun, doya doya öpün, koklayın ve kâinatta hiç kimsenin size öyle sarılamayacağına yeniden şahit olun. Ben mi? Sadece ruhuna Fatiha gönderebiliyorum.

AZMİ AKSOY

01 Haziran 2010

"İstanbul Çocuk Sanat Atölyesi" Projesi Destek Arıyor...


İyi bir sanat eğitimi alan çocuklar, kendilerinin ve diğer çocukların yeteneklerini dürüstçe kabul eden kişiliğe sahiptirler. Çocuklar birlikte oldukları sürece konuşabilecekleri, çalışabilecekleri, bağımsızlıklarını kazanabilecekleri ve bir şeyler üretebilecekleri bir alana gereksinim duymaktadırlar. Bu da ancak onlara sanatsal bir ortamın hazırlanmasıyla mümkündür.

Bu projenin amacı, sanat eğitimi adı altında çocuğun yapmış olduğu çalışmalarla (kullandığı renk, şekil ve çizgi analizi vb.) duygusal ve düşünsel dünyasına ulaşabilmek, edinilen verilerin pedagog eşliğinde değerlendirilmesi ve olası problemlerin çocuk, pedagog ve ebeveyn üçgeni içerisinde çözümlenebilmesidir. Bu kapsamda sadece var olanı değil, açığa çıkmamış ya da ileri dönemde oluşabilecek sorunların tespit edilmesi ve bu tespite göre ailelerin yönlendirilmesi amaçlanmaktadır. Kurum, bu doğrultuda ailelere koçluk hizmeti sunacaktır.

İstanbul Çocuk Sanat Atölyesi